BEYİN VE KUMAR BAĞIMLILIĞI

Geçmişte psikiyatri topluluğu patolojik kumar oynamayı bağımlılıktan ziyade bir zorlantı (kompulsiyon) daha sonra ise dürtü kontrol bozukluğu olarak değerlendirmiştir. Günümüzde ise bağımlılık olarak kabul edildiği için yaklaşım biçimi ve tedavi seçenekleri değişmiştir.

Günümüzde kumar oynamak her zamankinden daha kabul edilebilir ve erişilebilir olduğu için daha etkin tedaviler gereklidir. Amerika’da birçok eyalette kumar yasallaşmış durumda ve her beş kişiden biri hayatlarında en az bir kez kumar oynadıklarını belirtilmektedir.

Yapılan anketler ABD’de yaklaşık 2 milyon kumar bağımlısının olduğunu ve 20 milyon kişinin de kumar yüzünden iş ve sosyal hayatlarının etkilendiğini gösteriyor. Kumarın ev ya da gazino dışında internet ve cep telefonundan oynanabilmesi de yaygınlığını önemli oranda etkilemektedir.

Kumar bağımlılığının da aynı uyuşturucu bağımlılığında olduğu gibi beynin bellek, hareket, zevk ve motivasyon gibi birçok aktiviteyi birbirine bağlayan ödül merkezinin etkili olduğunu bilinmektedir.

Prof. Dr. Kültegin Ögel, kumar problemi olanlarla uyuşturucu bağımlılarının, dürtüsellik ve ödül arayışı için aynı genetik yatkınlıkları paylaştıklarını belirtiyor. Bu nedenle tıpkı madde bağımlılarının yükselmek için daha güçlü maddeye ihtiyacı duyması gibi kumar bağımlılarının da daha riskli girişimlerde bulunduklarını belirtmektedir. Aynı şekilde madde bağımlısı ve kumarbaz arzulanan kimyasal maddeden ve heyecandan ayrıldıklarında benzer çekilme/yoksunluk belirtileri yaşarlar. Sinir bilimciler beyindeki kan akışı ve elektriksel aktiviteler üzerine yaptıkları çalışmalardan uyuşturucu ve kumar oynamanın aynı beyin devrelerinin çoğunu benzer şekilde değiştirdiklerini ortaya koymuştur.

Uzman Psikolog Kinyas Tekin ise, kumar bağımlılığı tedavisinde dürtü bozukluklarındaki tedavi stratejilerinden farklı olarak, kişinin kumarla ilgili düşünce hataları ve davranışlarla nasıl baş edeceğini öğreten bilişsel davranışçı terapilerin daha etkili olacağını belirtiliyor. Kumar bağımlılarının çoğu ilk etapta tedavi olmak istememektedir bu nedenle motivasyonel ve farkındalık yönelimli yaklaşımlarında yararlı olacağını, tedavi sürecine aileyi de dahil etmenin kişinin tekrar kumara dönmesini önleme açısından önemli olacağını belirtmektedir.